Farklı mahalleler, farklı riskler, benzer beklentiler

Bölgede yaşayan kadınlarla gelecekte görmek istedikleri mekansal hayallerini konuştuk

Büyükçekmece İlçesi’nde Ulus, Güzelce ve Hürriyet mahallelerinden kadınlarla bir araya geldik. Amacımız, artan afet riskleri ve zorlaşan hayat koşullarında farklı mahallelerdeki kadınların kentleri ve gelecekleri hakkındaki beklentilerini, hayallerini ve hayal kırıklıklarını anlamak.

Ulus ve Hürriyet, düşük gelir seviyesi ve görece kalitesiz yapılı çevresiyle Güzelce’den ayrılıyor. Bu yoksul mahalleler üstyapı ve altyapı açısından her geçen gün farklı bir sorunla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. İklim değişikliğinin etkisiyle gitgide sıklaşan ve öngörülemez hale gelen aşırı yağışlar, mahallelerin eskiyen altyapısını her geçen gün daha da zorluyor.

Nezihe (Ulus Mahallesi)

“Deprem dışındaki tehlikelerden biri de sel. Bizim mahalle Allah’tan yokuş aşağı, sokakları çok su basmıyor, ama bodrum katta evi olanlar var. Her yağmurda onların evleri su içinde kalıyor. Belediyenin yağmur suyuna bir çözüm bulması lazım.”

Kadriye (Ulus Mahallesi)

“Bize yağmur suyundan [tahliyesinden] önce kanalizasyon lazım. Kanalizasyonlar sürekli taşıyor. Altyapı çok yetersiz, artık kaldırmıyor.”

Ferah (Hürriyet Mahallesi) [Bodrum katları su basması hakkında]:

“Çok fazla betondan artık yağan yağmuru çekecek toprak kalmadı. Bu gibi felaketlere karşı herhangi bir güvence veya korumamız yok.”
 

MG_foto1

Altyapı yetersizliklerinin yanında ulaşım ağının durumu da düşündürücü. Dar yollar ve düzensiz yol bağlantıları ulaşımı normal zamanda bile içinden çıkılmaz bir noktaya taşıyabiliyor. Olası bir kriz anında olabilecekler ise mahalle sakinlerini daha da kaygılandırıyor.

Merve (Hürriyet Mahallesi)

“Bizim buralarda acil bir durum olsa hiçbir yere gidemeyiz. Yakınlarda ne hastane var, ne taksi durağı. Burada yangın riski de var. Yollarımız çok dar. Bir şey olsa itfaiye gelebilir mi bilmiyorum.”

Doğal tehlikeler bağlamında bu mahallelerin hepsi depremin ve yaratabileceği sonuçların hemen hemen farkında. Bilimsel çalışmalar da bu kaygıyı haklı çıkaracak nitelikte. 2019 yılında İBB ve Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü tarafından tamamlanan çalışmada üç mahallede de önemli ölçüde fiziki kayıplar öngörülüyor. Ama Güzelce diğer iki mahalleden ayrılıyor: Tsunami tehlikesi. İBB ve ODTÜ işbirliğinde 2018 yılında yapılan araştırma sonuçları bölgede tsunami dalgalarının kıyıdan metrelerce içeri girebileceğini ve kimi noktalarda 1 metreye kadar yükselebileceğini gösteriyor. Güzelceli kadınlar bunun farkında ve dalgalardan kaçmak dışında yapabilecek bir şeyleri olmadığını da kabullenmiş durumda.

Sema (Güzelce mahallesi)

“Bizim mahallemizde evler eski ama daha çok müstakil, alçak katlı. Deprem bir yana da tsunami olursa buna karşı ne yapabiliriz pek bilmiyoruz. Tek çare dalgalardan kaçmak olacak…”

Çözüm önerileriyle ilgili fikirlerini sorduğumuzda Ulus ve Hürriyet mahallesi kadınları bir konuda hemfikir: imar izni. Bununla kastettikleri evlerini yeniden inşa edebilmek için gerekli hakların tanımlanması. İstanbul’un ve Türkiye’nin son 10 yıl içinde “kentsel dönüşüm” adı altında yaşadığı tecrübeler kaçınılmaz olarak mahalleliyi de etkisi altına almış durumda. Ama bu taleplerin karşılanmasının önünde önemli bir engel var: Her iki mahalle de Büyükçekmece Gölü havza sınırları içinde yer alıyor. İklim değişikliği ve gelecekte yaşanabilecek su kıtlığı gibi faktörleri de düşündüğümüzde bölgenin daha da yapılaşmasına izin verecek kararların alınmasını beklemek gerçekçi olmaz. İnşaat maliyetleri ve bölgenin gelir seviyesini dikkate aldığımızda her bölge kentsel gelişme bakımından karmaşık bir açmaz içinde gözüküyor. Güzelce Mahallesi’nde ise düşük katlı yapıların mahalle sakinleri açısından benimsendiği ve yönetimin bu yöndeki uygulamalarının desteklendiği görülüyor.

Zeynep (Ulus mahallesi)

“İmar olmadan her şey anlamsız. Göl ileri gidiyormuş diye bize imar vermiyorlar, ama deniz kenarına bir sürü uzun binalar yaptılar. O zaman sorun gerçekten gölde mi? Kentsel dönüşümle ilgili herkes başka bir şey söylüyor, herkes kendince haklı. Zaten imar yok, kat izni verilmiyor. Biz evlerimizi nasıl yenileyeceğiz? Binaları çürük diye boşaltıp sonra başkalarına kiraya veriyorlar.  Sağlam olmayan binalar için herkes müteahhitleri suçluyor da sonuçta bu inşaatlar yapılırken belediye, zabıta her şeyi görüp göz yumuyor.”

Ulus ve Hürriyet mahallerinin kentsel açmazlarının sosyal alandaki yansımaları da çok net. Mahalle sakinleri bireysel yoksulluklarının bölgeyi etkisi altına almış kollektif bir yoksunluğa dönüştüğünü hissediyor. Ufukta kentsel çevrelerinin değişimine dair bir ışık göremiyorlar. Dahası bu durumun gençleri de kötü etkilediğini ve marjinalleştirdiğini ifade ediyorlar. Bölge halkı birbiriyle sosyal açıdan sıkı ilişkileri olan ve dayanışma gösteren bir yapıda da olsa, gençler sosyal ve kültürel açıdan kendilerini dışlanmış hissediyorlar. Bu durum kimi zaman gençler arasında uyuşturucu ve madde bağımlılığına kadar varabiliyor.

Emine (Ulus Mahallesi)

“Hem afetler hem insanlar açısından, her anlamda güvenli bir yerde yaşamak istiyoruz. Tek afet tehlikesi deprem değil. Bence uyuşturucu bağımlılığı daha büyük bir sorun. Gençlerin enerjilerini atacağı, spor yapacağı, düzgün şeylerle vakit geçireceği yerler olmayınca kendilerine başka yollar buluyorlar.”

Her iki mahalle de yetkililer tarafından daha fazla ilgi ve yatırım bekliyor. Bu yatırımların gelmemesi, sorunların çözülmemesi geleceğe daha da karamsar bakmalarına neden oluyor. Güzelce mahallesinin ise kenti yönetenlerden talebi daha farklı. Onlar belediye meclisinin daha kapsayıcı bir temsiliyeti olması gerektiğini ve yönetimde gençlerin daha fazla yer alabilmesini bekliyorlar. Ayrıca yönetimlerin daha hesap verebilir ve şeffaf olması gerektiği konusunda hemfikirler.

Aysun (Güzelce mahallesi)

“Karşımızdaki insanlardan hesap verebilmelerini istiyoruz. Bunca afet yaşandı, kimse bir şeyin hesabını vermedi. Öncelikle erkek egemen anlayıştan çıkılması lazım. Kadının olmadığı yerde asla bir denge olmaz.”

Üç mahallede de kadınlar yeni ve çağdaş bir yönetim anlayışı ihtiyacını dile getiriyorlar. Sosyoekonomik gruplar ve siyasi görüşlerin ötesinde insan odaklı, kapsayıcı hizmetler görmenin önemini vurguluyorlar.

Dilek (Ulus Mahallesi)

“Öncelikle Belediye Başkanı ve ekibinin daha genç ve dinamik kişilerle değişmesi lazım. Bize kadınlar da dahil olmak üzere farklı grupların ihtiyaçlarını görecek, anlayacak yöneticiler gerek. Bunun için yeni bir vizyona ihtiyacımız var. İnsanlara siyasi görüşleri doğrultusunda değil, insan oldukları için hizmet verilmeli. Yerel yöneticiler insanları siyasi görüşlerine göre ayırmak yerine herkese eşit davranmalılar.”

Görüldüğü gibi aynı ilçe içindeki farklı sosyal yapılar ve kentsel çevreler farklı talepler ve beklentiler doğuruyor. Bu durum afet riskinin azaltılmasının ve kentin geleceğine dair kararlar alınmasının ne kadar karmaşık ve sosyal alanla ne kadar ilişkili olduğu konusunda da bize bir fikir veriyor.

City
Istanbul